Ana içeriğe atla

Kayıtlar

bu blogda ne bulacaksınız...

Blogda her pazar günü başlayacak ve yedi gün sürecek bir arkası yarın öykü dizisi yayınlanacak... Öykülere birbirine yakın yerlerde ya da konseptte çektiğim fotoğraflar eşlik edecek... Kimi birbiriyle ilişkili kimi bağımsız, ortak özellikleri birbirine yakın yerlerde yaşanmış olmaları. Her hafta PAZAR günü yeni seri... İlk öykü 31 Ağustos 2025 PAZAR günü başlıyor... Öyküler ve fotoğraflar aynı gün, oyku7.blogspot adresli Instagram sayfasında da yayınlanacak...
En son yayınlar

Bank 7/7

Haftanın ilk günü için iyi bir tempo. İsbike'lara ne oldu acaba? Hoş, yoklukları en çok bize yaradı. Sahilde koşarken bir de bisiklet binmeye çalışanlara dikkat etmek gerekiyordu. Niye kaldırdılar acaba?  İstanbul maratonuna bu kez katılmayı başaracağım sanırım. Zamanlarım iyi. Bir sonraki yarı maraton tam bir prova niteliğinde. Şu sol bileğimdeki ağrıyı göstermem gerek.  Ablacığım bankta oturuyorsun, neden ayağını uzatıyorsun öyle. Bir şeyler diyor galiba. Bana mı sesleniyor acaba? Dış sesi kesen kulaklıklar iyi ama böyle handikapları var.  Neyse, oğluna sallanmayı öğretiyormuş. O oltayı atacak mısın amcacığım. Ona göre geçeceğim arkandan. Yok, topluyor galiba. Kova boş. Evde azarı işitecek hanımdan. Hoş, kıyamazlar şimdi ona. Epey varmış yaşı. Yaklaşınca fark ettim.  Boğazın esintisine karşı koşmanın keyfi bir başka. Umarım maratonu tamamlayabilirim. Sol bilek bir sürpriz çıkarmazsa.

Bank 6/7

Okuldan çıkmış belli bu çocuk. Kim bilir ne planları vardır şimdi gelecekle ilgili. Kaçıncı sınıf acaba? Fırından almış taze turtalarını, kahveyle Boğaz manzarasını izliyor.  Anne, oğlunu parka getirmiş. Öne doğru giderken ayakları uzatacaksın, geriye giderken toplayacaksın diye anlatıyor. Yorulmuş belli ki. O da uzatmış ayaklarını, salıncakta değil gerçi, komşu bankta. İleride boş kovasıyla amca, kısmetsiz bir avın ardından evine dönmeye hazırlanıyor. Belki balık bahane, sokağa çıkmak istemiş.  Kadir'i beklerken gördüklerimden kısa öyküler yazsam tutar mı? İnsanlar okur mu? Kimse bir şey okumuyor ki artık. Varsa yoksa bir sonraki videoyu kaydırmak. Parmakları nasır tutacak gençlerin.  Bu trafik levhası ne anlama geliyor acaba? Ağaçların altına park etmeyin, kuşlar arabanızı pisletir mi yoksa?

Bank 5/7

Akşamüstünün kısmeti başka olur dediler geldim attım oltamı ama bu saate kadar tuttuğum bir şey olmadı. Balıklar da akıllandı galiba. Bir ben akıllanmadım. Evde boş oturmaktan iyidir gene de sahilde boş durmak. Gelene geçene bakıp hayallere dalmak.  Koltuğun üzerindeki minder gibi hissediyorum kendimi bazen. Elimde uzaktan kumanda, ekrana bakıyorum saatlerce. Televizyon izlemiyorum, izlemek denmez yaptığıma. Ekrana bakıyorum sadece. Minderle pek farkımız yok. O da yanımda durup aynı şeyi yapıyor.  Hayatımın bu son senelerini böyle geçireceğimi düşünmezdim. Serpil kızıp duruyor. Bir şeyler yapmalıymışım. Kendi çok şey yapmış gibi. Hikmet'le buluşacaklardı belki onlar da gelmiştir sahile. "Babamı yalnız bırakamam" diye gitmedi adamla. Sanki ben küçük çocukmuşum gibi. Bahane etti beni.  Bugün kısmetim yokmuş, yavaş yavaş dönmek gerek eve. Minderim özlemiştir. 

Bank 4/7

Her söylediğimden bir anlam çıkartması iyiye işaret mi bilemedim. Hareket halinde olmayı sevdiğimi söylemek nasıl bir laf sokmadır anlayamadım. Onca sene sonra buluşmuşuz eski günlerden konuşmak varken yok yere tartışmak ne kadar da gereksiz.  "Eski günlere bir gönderme değildi diye ne kadar dil döksem de inanmayacaksın anlaşılan." "Bilmiyorum neye inanacağımı. Neden görüşmek istedin peki?"  Güzel soru. Ne cevap vereceksin iyi düşün ama. Sormaya alışmışsın sen, haydi şimdi masanın öbür tarafındasın Hocam. Öğrencilerin neler hissediyormuş anla şimdi.  "Özledim seni." "Hiç değişmemişsin. Hep aynı kaçamak yanıtlar." "Özlemenin nesi kaçamak?" Sen de hiç değişmemişsin. Aynı keskinlik ya var ya yok. Ne diye aradım ki, o zaman olmayan bugün mü olacak sanki. 

Bank 3/7

"Anne, beni sallar mısın?" "Kendin sallanmayı öğren artık Arda. Çok kolay bak hem daha da keyifli. Öne doğru giderken ayaklarını uzatacaksın, geriye doğru giderken toplayacaksın. Bir kaç tur sonrasında nasıl hızlandığına sen de şaşarsın." "Ama sen sallayınca daha kolay oluyor" Kendin sallansan da ben de şu bankta oturup iki dakika ayaklarımı uzatsam olmaz mı kuzucuk. Kocaman çocuk oldun hâlâ anne de anne. Müge doğru söylüyor. Çocuğun her dediğini yapmamak gerek. Bir iki mızıldanır sonra kendi işini kendi görmeyi öğrenir.  "Haydi bak ben buradan izliyorum seni." Yapacak galiba.  "Yok bak, ileri giderken ayaklarını iyice uzatacaksın." İleri giderken ayakları uzatmak gerek. İyice ilerleyebilmek için kolları da uzatmalı insan. Sadece salıncakta değil, hayatın her anında, ilerlemek için uzatmalı insan kollarını, ayaklarını.  Sahil bizlere kalmış. Günün bu saati, ev hanımları, emekliler, işten kaçanlar, okuldan çıkanlar bir de bu iki orta yaş...

Bank 2/7

Yaz tatilinin bittiğine inanamıyorum. Neler planlamıştım Haziran ayında. Haydi Haziran'ın boş geçmesini anlayabilirim, zaten ayın sonuna gelmiştik neredeyse okul kapandığında ama koskoca Temmuz ve Ağustos geçti ve ben planladığım şeylerin hiçbirisini yapamadım. Güya AYT, TYT kampına girecektim. Hiç Insta'ya, Youtube Shorts'a takılmayacaktım. Sabah erken kalkıp Kireçburnu sahilinde koşacaktım.  Okulun ilk günün akşamında sahilde tek başıma dolaşırken geçmiş yazın pişmanlıklarında kaybolmak pek banal. Babamın söylediği gibi "geçmiş geçmişte kaldı, geleceğe bakmalı insan".  Fırından bir şeyler alsaydım keşke. Şu bankta oturup yerdim martılarla birlikte. Aslında uzak sayılmaz, dönüp almak için. Hem bu saatte banklar dolmaz daha. Sahilde benim gibi yürüyüşe gelmiş bir çift var sadece. Onlar da sohbet mi ediyor, tartışıyor mu belli değil. 

Bank 1/7

  "Leyla ile Mecnun'u sever miydin?" "TRT'de yayınlandığında hiç izlememiştim ama seneler sonra Youtube'da keşfettiğim bir dizi oldu. Bu semtte çekmişler değil mi?" "Tam onu diyecektim. O zamanlar üçüncü köprü yapılmamış, buradan bakınca enginlere açılan bir boşluk manzarası var sadece." Sohbetini özlemişim. İlk tanıştığımız günlerde de hiç sıkılmazdık konuşurken. Herkesle böyle olmuyor. Uzun suskunluklar giriyor araya. E, daha daha nasılsınlar, işte böyleler, bir koşturmacadır gidiyorlar ve hayırlısı ile bağlanan cümleler... "Oturalım mı yürümeyi mi tercih edersin?" "Bence yürüyelim, hava çok güzel. Hafif esinti de var." "Yürümeyi seviyorsun hâlâ." "Hareket halinde olmayı seviyorum desek daha doğru." Ben mi suçlu oldum şimdi. Onu mu kastetti acaba? Sen istiyorsun diye kurulu düzenimi bozup bilinmeze mi yelken açsaydım. Hareket halinde olmayı seviyormuş.