"Herkes çay mı içiyor?"
"Benimki açık olursa Mehmet, bu ara tansiyonum dengesiz. İsmet tembihledi, çayı açık iç diye."
"Selim seninki de açık olsun mu?"
"Yok, ama yanına limon koyarlarsa iyi olur."
"Elif Hanım siz nasıl istersiniz?"
"Ben geleyim size yardım edeyim. Tek tepsiye sığmaz onlar."
"Zahmet etmeseydiniz. Kasadaki çocuklar yardım ediyor."
"Ne zahmeti canım."
"Vildan nerede kaldı? Bir arasak mı Hülya?"
"Gelir, gelir. Yer yakın diye geç çıkmıştır."
Geçen haftadan sonra nasıl bakacağım yüzüne. Dediğimi duydu mu duymadı mı bilememek ne zor şeymiş. Düşme diye gireyim koluna dedim, belki öyle anlar, hoş neyi anlayacak. Ne düşünceli bir arkadaşsın deyince, gene bilemedim.
Elif, elif gibi ince uzun. Parmağında yüzük yok, kedilerimle yaşıyorum dedi. Belki öldü kocası, belki boşandılar.
"Kedi dışında çocuğunuz var mı Elif Hanım?"
"Yok, hiç evlenmedim ben."
"Çok şaşırdım."
"Neden?"
"Ben de tam onu düşünüyordum. Neden öyle dedim acaba. Okul bitip işe girince yapılması gerekenler listesindeki ilk madde diye baktık ya hep. Öyle bakmayan birisiyle karşılaşınca."
"Bir kez çok yaklaştım evliliğe ama kısmet değilmiş diyelim."

Yorumlar
Yorum Gönder