"Biz ilk çaylarımızı içtik. Sen ne istersin? Sıraya gireyim, vakit öğlen olunca kalabalıklaştı burası."
"Sen zahmet etme Mehmet. Ben bir şeyler yiyeyim diyorum. Herkes ne isterse ben alayım."
"Dur ben de seninle geleyim o zaman."
Kalabalıkta başbaşa kalmamız, anca o sırada beklerken olacak. Bu durumu netleştirmezsem içim rahat etmeyecek. Neyse ne, böyle belirsiz kalmasından iyidir.
"Benim de içim kazındı. Neler var ben de bakayım."
Hayda, sen de nereden çıktın şimdi. Bir dur iki dakika.
"Elif Hanım menüden seçin siz, boş yere zahmet etmeyin."
"Menüden anlaşılmıyor, hem fazla oturmak iyi gelmiyor bana. Harekete alışmışım."
"Belli oluyor fiziğinizden. Sırrınızı söyleyin de biz de şu fazlalıklardan kurtulalım."
"Sır yok Vildan Hanımcığım. Az ye, çok hareket et. Hem ne fazlalığı, siz de iyisiniz."
"Kıyafet seçimi önemli işte, hep söylerim eritemiyorsan saklamayı öğren."
"Özlü bir sözmüş, eritemiyorsan saklamayı öğren. İlahi Vildan Hanım"
Yapacak bir şey yok. Pes ediyorum.
"Hanımlar o zaman bana da bir sade kahve alabilir misiniz?"

Yorumlar
Yorum Gönder